• a posteriori
    Sonsal. Deney sonrası. Deneyimle kazanılan; deneyden sonra gelen; deneye ve olgulara dayanan; deneyimden önce var olmayan.
  • a posteriori bilgi
    Tecrübeden önce zihinde mevcut olmayan, tecrübe ile kazanılan bilgi. bkz. a posteriori.
  • a priori
    Deney öncesi. Önsel. Hem zaman, hem de mantıksal açıdan deneyimden önce gelen.
  • a priori bilgi
    Deneyimden önce zihinde var olduğu, zaman ve mekana göre değişmediği kabul edilen ve doğrudan akla dayandırılan bilgi. bkz. a priori.
  • abluka
    Ülkeler arasında siyasal gerginliğin tırmandığı bunalım dönemlerinde, özellikle de savaş zamanlarında, savaşa taraf devlet ya da devletlerce düşman ülke kıyılarına, ülkenin belirli bir bölgesi veya tümüne; uçak, gemi ve kara taşıma araçlarının giriş çıkışlarını önlemek, söz konusu ülkeye yardım ve ikmal malzemesi sevkiyatını kesmek ve böylelikle o ülkenin direnme gücünü kırmak amacıyla karada, denizde veya havada alınan tedbirlerin tümü. Abluka askerlere veya askeri hedeflere yönelik olabileceği gibi, sivil halkın gıda ve kaynak teminini engellemek amacına yönelik de olabilir.
  • acı
    Bir isteğin karşılanmamasının, arzulanan bir sonuca ulaşamamanın veya istenmeyen muamele ya da durumlaara maruz kalmanın verdiği sıkıntı. bkz. haz.
  • açık artırma
    Mezat. Müzayede. Satılmak istenen bir mal veya eşyanın birden fazla alıcı karşısında gerçekleştirilen açık rekabet sonucunda, en yüksek fiyatı verene satılması.
  • açık askeri yönetim
    Cunta yönetimi. Toplumun karar süreçlerinin doğrudan askerler tarafından üstlenildiği yönetim tarzı. bkz. örtük askeri yönetim.
  • açık bono
    bkz. bono.
  • açık bütçe
    bkz. bütçe.
  • açık eksiltme
    Bir mal veya eşyanın, birden çok satıcıdan teklif alınmak suretiyle, satıcılar arasındaki rekabeti uyararak, mümkün olan en düşük fiyatla satın alınması.
  • açık finansmanı
    Gelirleri ve istihdam düzeyini artırmak, ekonomik faaliyetleri canlandırmak ve ekonomik genişleme eğilimlerinin artmasını sağlamak gibi amaçlarla, kamu harcamalarının gelirleri aşacak şekilde bilinçli olarak artırılması sonucu ortaya çıkan kamu finansman açığının, doğrudan para basımı veya iç borçlanma yoluyla karşılanması.
  • açık işlev
    bkz. işlev.
  • açık işsizlik
    bkz. işsizlik.
  • açık kamuoyu
    Bir toplumdaki bireylerin başkalarına açıkladıkları tercihlerin oluşturduğu genel anlayış. (T. Kuran) bkz. açık tercih, saklı tercih, tercih çarpıtması.
  • açık kapı politikası
    1. Bir ülkenin başka ülkelere kendi pazarlarında serbestçe ticaret yapma hakkı vermesi. 2. Bir ülkenin dış ilişkileri bakımından tek bir ülkeye değil, birden çok ülkeye bağımlı hale getirilmesi. 3. 19. yüzyılın başlarında Güney Asya’da meydana gelen siyasal yeniden yapılanmada, ABD ve diğer Batı ülkelerinin Çin’deki çıkarlarını dengeli bir biçimde koruyabilmek doğrultusunda geliştirdikleri siyaset. Buna göre, eskiden olduğu gibi Çin, gelişmiş ülkelerden sadece birisinin sömürgesi olmayacak, bütün ülkeler Çin pazarlarından eşit şekilde yararlanabilecek, birbirleriyle rekabet edebileceklerdir. Açık kapı politikası kavramı siyaset literatürüne bu uygulamadan sonra girmiştir.
  • açık kredi
    Bankalar veya finans kurumları tarafından, ticari itibarlarına ve imzalarına güvenilerek, herhangi bir teminat alınmadan gerçek veya tüzel kişilere açılan kredi.
  • açık maliyet
    Muhasebe maliyeti. Bir üreticinin piyasadan satın alarak kullandığı faktörlere yaptığı ödemelerin toplamı. bkz. maliyet, örtük maliyet, iktisadi maliyet.
  • açık piyasa işlemleri
    Sermaye piyasasının gelişmiş olduğu ekonomilerde kullanılan en etkin para politikası araçlarının başında gelen ve ekonomiyi canlandırmak veya piyasadaki enflasyonist eğilimi dizginlemek amacıyla, merkez bankasının piyasadaki para miktarını artırma veya azaltmaya, kısaca para arzını kontrol altında tutmaya yönelik olarak hazine bonosu, devlet tahvili, hisse senedi ya da döviz alım-satımı yapması gibi işlemler. Birinci durumda, merkez bankası piyasadan menkul kıymet satın alarak karşılığında piyasaya para sürer; piyasanın nakit gereksiniminin karşılanmasıyla toplam talebin genişlemesi ve ekonominin canlanması beklenir. İkinci durumda ise, birincisinin tersine merkez bankası menkul değer satarak piyasadan para çeker; bu yolla satınalma gücünün düşmesi, toplam talebin daralması ve sonuçta enflasyonist eğilimin kırılması beklenir.
  • açık poliçe
    bkz. poliçe.