ERZURUM ZİYARETİ
Beşir ATALAY –
5-8 Aralık günleri Erzurum’da idik. 1970’li yıllarda, bizim Erzurum’da yaşadığımız günlerde olduğu gibi güzel kar yağmış, bembeyaz bir dünya, yine hoş bir kış ortamı yakaladık. 13 yılımı geçirdiğim üniversite kampüsünü tekrar gördüm, eski günleri, özlediğimiz güzel günleri andık. Çok verimli geçen, çok memnun olduğum bu ziyaretimi kaydetmek ve paylaşmak istedim.
Bir süre önce Memiş Okuyucu beni aradı, Erzurum’da Kemal Bıyıkoğlu’nu anma programı düzenlemek istiyoruz katılabilir misiniz dedi. Memnuniyetle dedim hem Erzurum hem Kemal Bıyıkoğlu ismi geçince heyecanlanmamak mümkün değil. Erzurum, ailecek daima bizim hayatımızın ve anılarımızın merkezinde yer almaktadır. Erzurum Atatürk Üniversitesi ve bizim kurucu rektörü kabul ettiğimiz Kemal Bıyıkoğlu ise daima bizim dünyamızda saygın yerini korumaktadır. Böyle bir anma programına katılmayı görev bildim. Bu programa konuşmacı olarak katılmasını tavsiye edeceğim başka isimler istediler, ben de üniversitenin o yıllardaki öğrencilerinden olan, kendi öğrencim Ömer Dinçer ve Mustafa İsen’in isimlerini verdim. Sonra ikisini de aradım, gelin hem rektörümüzü analım hem Erzurum’da birlikte birkaç gün eski anıları tazeleyelim dedim. Sağolsunlar onlar da memnun oldular ve orada buluştuk.
Gittiğimiz 5 Aralık Perşembe günü öğleden sonra Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen ve arkadaşları bizi davet ettiler, belediyede başkanımızı ziyaret ettik, yaptıkları çalışmaları anlattılar, bizi gezdirdiler, şehirde bazı eserlerini gördük. Önümüzdeki dört yıl için yapacakları projeleri başkanımız heyecanla anlattı, hepsinin maketi yapılmış, hepsi ekranda sunuldu. Her şeyden önce, şehir gerçekten çok değişmiş, adeta tarihi açığa çıkmış. Mehmet Bey ve ekibi, ki çok iyi bir ekibi var, bu güzelim medeniyet şehrinin bütün medeniyet eserlerini görünür kılmışlar, çevreyi açmışlar. Erzurum kalesi ve çevresi başta olmak üzere şehrin bütün zenginlikleri parlatılmış, ziyarete açılmış. Yapılan ve gerçekleşecek olan, bazısı başlamış yeni projelerle şehir gerçek bir turizm merkezi haline de geliyor. Akşam, Büyükşehir Kültür İşlerinden sorumlu ve gerçekten çok birikimli ve gayretli Ergün Bey bizi Palandöken Kayak Merkezine götürdü, orayı gezdik. Aydınlatılmış, gece de her yer pırıl pırıl. Kayak merkezi baştan sona yenilenmiş, uluslararası standartta, büyük ve çok planlı bir hale gelmiş. Kayak merkezinin Büyükşehir Belediye Başkanlığının sorumluluğuna verilmesi çok isabetli olmuş, büyük imar görmüş, teleferik merkezi büyük bir tesis haline gelmiş, dağ baştan sona aydınlatılmış, belediye şehirden gelenler için özel dinlenme tesisleri yapmış, böylece şehirden kayak merkezine ilgi artmış. Bölgedeki büyük otellerde doluluk oranı da çok yüksek.
Doğrusu, Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinde üçüncü dönemi olan Mehmet Sekmen’in sanki yeni göreve başlamışmışçasına büyük Erzurum heyecanını ve Erzurum sevgisini görmekten de çok memnun olduk, biz de heyecan duyduk. Erzurum belediyecilik olarak çok şanslı bir dönemini yaşıyor. İleride, hızlı tren gibi imkanlara da kavuştuğunda, Erzurum’un ülkemizde önemli bir turizm merkezi de olacağına inanıyorum.
Erzurum’un aşıklar kahvesi ve aşıklar söyleşisi geleneği vardır. Büyükşehir Belediyesi bu geleneği de yaşatmak için çalışma yapmış, yeni mekân organize etmiş, destekler sağlamış. Belediye kültür işleri sorumlusu Ergün Bey bizim için böyle bir program organize etmiş, belediye programımızdan sonra, geç akşam vakti onları dinledik. Çok özel bir akşam oldu, özlemişiz. Eski yıllarda bazan aşıklar kahvelerine gider dinlerdik şehirde. Erzurumlu aşıklık geleneğinin önemli isimlerinden Mehmet Çalmaşur ve yanında yetiştirdiği iki genç arkadaşla birlikte çok seçkin Erzurum Türküleri söylediler. Bu gelenekte, türkülerin öyküleri önce anlatılıyor, sonra türkü söyleniyor, o zaman etkisi daha fazla oluyor. Bu gece Aşık Mehmet öyle bir Sarı Gelin hikayesi anlattı ve peşinden söyledi ki, dinlenmeye değer, başkaları ile hiç mukayese bile edilemez.
6 Aralık Cuma günü sabahtan akşama kadar üniversitede Kemal Bıyıkoğlu’nu anma programı yapıldı. Rektörlük binasındaki güzel bir salonu Kemal Bıyıkoğlu’nun ismi verilmiş, program da o salonda icra edildi. Sempozyumu Rektörlük, Belediye ve Valilik birlikte düzenlemiş. İlk açılışta Memiş Okuyucu programın düzenlenmesi süreci ile ilgili bilgiler sundu. Peşinden Rektör Yardımcısı Reyhan Keleş Sempozyum Başkanı olarak brogramla ilgili bilgiler verdi, çok güzel Türkçesi dikkat çekici idi. Üniversitenin genç rektörü Ahmet Hacımüftüoğlu hem yaşı genç hem de yeni atandığı için genç, açılışta çok iyi hazırlanmış bir konuşma yaptı. Üniversite ile ilgili de anlamlı veriler sundu. Sempozyumun ilk oturumu bizimki idi, o yıllardan değerli arkadaşımız Nasrullah Hacımüftüoğlu’nun oturum başkanlığında ben ve iki sevgili öğrencimiz Ömer Dinçer ve Mustafa İsen’le birlikte 1970-1980 arası Erzurum Üniversitesi ve o dönemin rektörü Kemal Bıyıkoğlu ile ilgili anılara dayalı çok önemli değerlendirmeler yaptık.
Bizim için Kemal Bıyıkoğlu simge bir isim ve üniversitenin kurucu rektörüdür. Erzurum Üniversitesi o dönemde büyümüş ve gerçek kimliğine ve zenginliğine kavuşmuştur. Bizler o dönemin canlı şahitleriyiz. Ben Erzurum’a üniversiteye araştırma görevlisi olarak başladığım 1972 yılında Türkiye’de 12 üniversite vardı ve üniversiteler özerk yapıda idi, her üniversite kendi kararlarını alıyordu, merkezi bir koordinatör kurum yoktu. Kemal Bıyıkoğlu çok dirayetli ve aynı zamanda cesaretli bir rektör, genel zihniyet olarak da bir Anadolu insanı idi. O yıllarda, 1416 Sayılı Kanun’la yurtdışında doktora yapıp dönenlerin en fazla akademik kadro alabildiği yer burası olmuştur ve üniversite bunu bir politika olarak yürütmüştür. Bu politika üniversiteye ciddi bir güç kazandırmıştır. Bunun yanında, o yıllarda başka üniversitelere akademik kadroya girmek kolay değildi, bunun çeşitli sebepleri vardı, başarılı birçok arkadaşımız ancak buraya girme imkânı bulabildi ve bu da üniversiteye güç kazandırdı. Özellikle Muhafazakâr kesimin akademik hayatta yer almasında burası en önemli rolü oynamıştır. Kemal Bıyıkoğlu dönemi Erzurum Üniversitesinde oluşan bu başarılı akademik birikim sonraki yıllarda özellikle bölgede diğer üniversitelerin kurucu kadrolarını oluşturmuştur. Kemal Bey’in sağladığı sağlam kuruluş bugün de büyük oranda devam etmektedir.
Bıyıkoğlu döneminde ülkemizin dini eğitim alanında ikinci fakültesi, İslami İlimler Fakültesi burada kurulmuştur ve gerçekten bugün İlahiyat alanındaki kadroların büyük bir kısmı orada yetişmiştir. Fakülteleri, yurtları, lojmanları ile büyük bir şehre dönüşen üniversite kampüsünde büyük bir cami yaptırmıştır, bu da alanında ilktir.
Üniversitenin güç kazanmasında diğeri önemli faktör ise şüphesiz öğrencilerin kalitesidir. Bu konuda üniversite yönetimi çok ileri bir adım attı; o yıllarda meslek lisesi mezunları kendi diplomaları ile üniversite kayıt yaptıramıyordu, lise farkını da vermesi ve lise diploması ile kayıt yaptırması mümkün oluyordu. Bu da üniversiteye gidecekler için fazladan bir veya daha fazla yıl gerektiriyordu. Üniversite yönetimi bir karar aldı, meslek liselerinde sınıflarının en başarılı ilk üç mezununu, birinci, ikinci ve üçüncüsünü, üniversite sınavından gerekli yüksek puanları almak şartı ile kendi meslek lisesi diplomaları ile üniversiteye kayıt yaptırabilecekti. 1971-1972 döneminde alınan bu kararla ülke genelinde meslek liselerinin ilk üç derecedeki en başarılı öğrencileri buraya geldi. Özellikle İmam-Hatip Liselerinden çok öğrenci geldi. Üniversitenin atmosferi değişti, o öğrenciler başarı seviyesini yükseltti. O dönemlerde mezun olan öğrencilerimizden her alanda mesleklerinde çok başarılı isimler olmuştur. İşte bu oturumda konuşmacı iki öğrencimiz de onlardandır.
Biz konuşmalarımızda bu anılarımızı paylaştık, üniversitenin bugünkü akademik kadroları o günleri görmediği için etkili de oldu, üniversitenin tarihi ile ilgili çok şey öğrenmiş oldular. Kemal Bıyıkoğlu’nun iki oğlu Yusuf ve Nadir Bey’ler de gelmişti, memleketi Polatlı’dan eski belediye başkanı Yakup Bey gelmişti, güzel konuşmalar yaptılar. Başka güzel değerlendirmeler yapıldı. Ömer Akbulut kendisi ile birlikte çalışmış genç akademisyen olarak, Bıyıkoğlu’nun bilim adamlığı boyutunu anlattı. Bu toplantının düzenlenmesinde önemli çabaları olan Memiş Bey’in vurgulu konuşması güzeldi.
Rektör Bey ve arkadaşları da akşama kadar bizimle idi, üniversite ile ilgili birçok konuyu paylaştık. Rektör Ahmet Bey dinamik genç bir ekip kurmuş, hepsi çok heyecanlı ve rektöre ayak uyduracak çapta. Doğrusu üniversitede bu heyecanı görmekten çok memnun olduk, çok planları var, vizyonlar bir bakış gördük. Rektör Bey ve ekibinin akademik birikimi de güçlü, Erzurum Atatürk Üniversitesinin geleceği için sevindik, bölgenin ve ülkemizin merkez üniversitelerinden biri olmaya devam edecek inşallah. Rektör Bey ve arkadaşlarını tebrik ediyorum, başarılar diliyorum.
Üniversite kampüsünü, yıllarca yaşadığımız lojmanları da gezdik. O yıllarda dikilen fidanlar büyümüş ağaç olmuş, kampüs orman alanı gibi olmuş. Özellikle, kampüsün kuzeyinde o yıllarda yeni dikilmiş çamlar bir ormanlık haline gelmiş. Üniversite genişlemiş, büyümüş, yeni binalar yapılmış, yeni fakülteler açılmış. Üniversitenin şu anda yetmiş bin civarında öğrencisi var. Ayrıca, yaygın eğitimde de büyük bir öğrenci kitlesi mevcut. Üniversitenin çok iyi işletilen misafirhanesi ve lokantası var, bizi orada misafir ettiler. Üniversite lojmanlarındaki lokali ziyaret etmeden dönmek olmazdı, akşam da lokale gittik, öğretim üyeleri ile sohbet ettik.
Erzurum Valiliği de programda paydaş görünüyordu ancak bu üç günde programın hiçbir yerinde mülki idare katılmadı ve görünmedi, ilin valisine açılışta konuşma konulmasına rağmen oraya da ne kendisi ne de ilden biri katıldı, bu da dikkat çekti.
Belediye ve Üniversitenin bu iş birliği ve yardımlaşması içinde Erzurum’un çok mesafe alacağı görülüyor. Belediye ve Rektörlük yönetimlerinde hem büyük heyecan hem vizyon hem çok iyi çalışılmış gelecek planı var, aralarında da çok yakın iş birliği görülüyor.
Erzurum’u Erzurum yapan bir medeniyet şehri olmasının yanında insan unsurunun kalitesi önde gelen en belirgin diğer faktördür. Biz Erzurum’da yaşadığımız yıllarda şehirden çok değerli dostlar edindik. O yıllarda üniversite hocalarının şehirde ayrı bir saygınlığı da vardı, çok değer verilirdi. Biz de şehir insanı ile yakın yaşardık, üniversite kampüsü içinde olsak da şehirdeki dostlarla yakın ilişkilerimiz olurdu. Dadaş ruhunun daha derinlemesine yaşandığı o yıllarda Erzurum insanının mert, mütevazi, dürüst, saygılı, değerlerine önem veren, fedakâr ve dost canlısı kalitesini hep gözlemleme imkânı olmuştur. Dadaş kavramı ileri üstün bir vasıf ve derinlikli bir kişiliği ifade eder, yüzeysel bir vasıf değildir, bugün bazan gençlerde daha yüzeysel bir bakış söz konusu olmaktadır.
İşte, uzun süre sonra Erzurum’a gidişte o dostlardan hayatta kalanları veya onların çocuklarını da görmeye çalıştık. Tabi, biliyorum çoğu rahmetli oldu, hayatta olanların bir listesini yapmıştım, bazılarını görmek mümkün oldu. Güzel insan manav Necip Bezmiş’i evinde ziyaret ettik arkadaşlarla, zaten hepimiz tanıyorduk, İslami çabası yüksekti, o öğrencilere çok yardım ederdi. Yaşlanmış ancak iyi gördük, bize en önemli tavsiyesi, sürekli tekrarladığı şey “sakın İslami heyecanınızı kaybetmeyin” oldu. Merhum Şefik Ustamızın oğlu Abdullah’ı bulduk, onları da iyi gördük, çok güzel bir kitap-kafe açmışlar merkezi bir yerde. Listemdeki bir değerli dostum, 12 Eylül 1980 ihtilali sonrası şehir esnafından tek koğuş arkadaşım Zeki Özkorucuklu’yu cumartesi günü ziyaret edecektim ancak benim gittiğim 5 Aralık Perşembe günü rahmetli olmuş, evini, çocuklarını ziyaret ettik, taziyede bulunduk. Yine aynı dönemde koğuş arkadaşım öğretim üyesi Necati Kara’nın oğlu, İlahiyat Fakültesinde öğretim üyesi Ömer Kara’nın eşi vefat etmiş, onları ziyaret ettik, taziyede bulunduk. Aziz Kişioğlu ve Muammer Yaylalı dostları aradık, sorduk, telefonlarını bulup aradık, ulaşamadık. Fırıncı Hacı Turan’ın çocuklarının lokantasına uğradık. Çantacı Köseoğlu ailesinin çocuklarına ulaşamadık. Kırtasiye dükkanları kapandığı için Şinasi Yavuz’un çocuklarına da ulaşamadık. Hafız Polat ve Bahattin-Hüseyin sarıoğlu’nu, Bedreddin Atalar’ı orada andık. 25-40 yaş arası hayatımızın geçtiği mekanları ziyaret ettik, hatıraları andık, şehri yaşamaya çalıştık. Bizim orada yaşadığımız 1972-1986 yıllarında şehirde Cağ Kebap diye bir yemek yoktu, hiçbir lokantada böyle bir yemek yapılmıyordu, şimdi bütün caddelerde çokça cağ kebap lokantaları görmek mümkün. Binalardaki buz sarkanları halen yoğun şekilde vardı.
70’li yıllarda Erzurum’un bir klasiği de uçakların havaalanına iniş-kalkışlarının olay olması idi. Erzurum’a günde bir THY uçağ gelmesi gerekiyordu, İstanbul’dan kalkacak. Ankara’da da Erzurum yolcularını alacak ve gelecek, giderken de aynı güzergâh, önce Ankara yolcularını bırakacak, sonra İstanbul’a gidecek. Ancak, alanda en küçük kar, sis, bulut olduğunda uçak gelmezdi. O yıllarda kış ve kar da yoğun olurdu, zaten havaalanı düz ovada olduğu için sis eksik olmaz ve dolayısı ile uçak gelmezdi. Yolculuk varsa bilet alınır, ancak birkaç gün önceden hava durumu gözlenmeye başlardı. Bazan bir hafta on gün gelmezdi, bilet alsak da alternatif otobüste yer de ayırtırdık. Tabii, yıllar içinde hava alanı genişletildi, teknik imkanları artırıldı ve bu sorunlar çözüldü. Zaten ekrana baktık havaalanında, günde üç uçak Ankara’dan, dört uçak İstanbul’dan, bir uçak İzmir’den, bir uçak Bursa’dan gelip-gidiyor her gün. Ancak, 7 Aralık Cumartesi günü eski günlerde olduğu gibi uçaklar iptal edildi sis yüzünden. Ben zaten 8 Aralık için almıştım, Ömer ve Mustafa’nın da öyle olacağını sanıyordum, meğer onlar cumartesi için dönüş almışlar, ancak uçakları kalkmadığı için onlar da benimle kaldılar ve pazar günü beraber döndük. Erzurum’lu dostlar dediler ki, biz yıllardır bunu görmedik, uçakların inmesinde bir zorluk olmaz, sistem yenilendi, bu çok istisnai bir durum, herhalde size eski günleri hatırlatmak için olsa gerek.
Beşir Atalay
1947 Keskin doğumlu. 1970 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Burslu okuduğu İçişleri Bakanlığında bir süre görev yaptı. 1972 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesinde Sosyoloji Asistanı olarak akademik hayata başladı. 1976 yılında doktorasını tamamladı. 1983 yılında doçent, 1992 yılında profesör oldu.
Erzurum Atatürk Üniversitesinde Öğretim Üyeliği, ABD Michigan Üniversitesinde Ziyaretçi Öğretim Üyeliği, DPT’de Sosyal Planlama Başkanlığında Daire Başkanlığı, Marmara Üniversitesinde Öğretim Üyeliği görevlerini yürüttü. Kırıkkale Üniversitesi Kurucu Rektörü, Ankara Sosyal Araştırmalar Merkezi (ANAR) koordinatörü olarak çalıştı. Çeşitli kitap, makale ve tebliğleri yayımlandı.
22, 23, 24 ve 26. dönemlerde milletvekili seçildi. 58 ve 59. hükûmetlerde Devlet Bakanlığı, 60. Hükûmette İçişleri Bakanlığı, 61. Hükûmette Başbakan Yardımcılığı yaptı. TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanlığı görevini de yürütmüş olan Prof. Dr. Beşir Atalay Ankara Sosyal Bilimler Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanıdır.