ÜÇÜNCÜ YILINA GİRERKEN UKRAYNA-RUSYA SAVAŞI

 Ömer Akpınar –

Bir şarkı iki millet! Biz, bir millet iki devlet deriz oysa. Hem coğrafi hem de kültürel, Azerbaycan ve Türkiye’den birbirine daha yakın iki Slav halk olan Ukraynalılar ve Ruslar, Türkler gibi tek kaderin ortak paydaşları olarak görmediler kendilerini. Gerçekten de öyle değiller. Japonya’ya sınır Kamçatka’daki Rus, Polonya’ya sınır Liviv’deki Ukraynalıyla aynı kadere inanmadı. Ama iki halk da aynı şarkıya, aynı Slav güzeli Katyuşa’ya inandı. Çünkü asker vatanını korurken Katyuşa ise aşkını içinde sakladı (Пустьонземлюбережетродную, А любовьКатюшасбережет).[1]

24 Şubat 2022 tarihinde Rusya tüm Ukrayna’yı işgale kalkıştı. “Katyuşa sadece Rus askerinin aşkını içinde taşır” diyen Vladimir Putin, Rus ordusuna doğrudan Ukrayna’nın başkenti Kiev’e saldırma emri verdi. Böylece dünya, nihai hedefi hâlâ meçhul olan Rus işgal girişimine şahit oldu. Ukraynalı Katyuşa da asker yolu beklerim dedi ve Ukrayna direndi. Savaşın başlamasının üzerinden tam iki yıl geçti. Üçüncü yılına giren savaşın öngörülebilir bir zamanda bitmesi mümkün gözükmemektedir. Savaşla geçen iki yılın bir analize ihtiyacı olduğu muhakkaktır. Bu sebeple, bu yazıyla, Rusya-Ukrayna savaşı, savaşın mevcut gidişatı temel alınarak incelenmiştir.

Savaşta Mevcut Durum

Savaş Rusya’nın lehine ama dengede gitmektedir. Rus ordusunun, tüm istatistiklerde dünyanın ikinci büyük ordusu olarak gösterilmesine rağmen, Ukrayna karşısında önemli bir başarı elde ettiği söylenemez. Kesin rakamlar belli olmamakla birlikte Rusya’nın 300.000 ve Ukrayna’nın 300.000 olmak üzere toplam 600.000 civarı askerinin savaş dışı (ölü veya yaralı) olduğu tahmin edilmektedir. Oryx[2] sitesinin fotoğraflarla ispatlı verilerine göre, Rus ordusuna ait 14.516 araç imha edilmiş veya ele geçirilmiştir. Bunların 2.754’ü tanktır. Buna karşılık Ukrayna’nın kara savaş aracı kaybı 748’i tank olmak üzere 5.213’tür.Yine aynı sitenin verilerine göre Rusya 539, Ukrayna ise 325 uçak ve helikopter kaybetti. Rusya’nın en ciddi kaybıysa denizde oldu. Rusya’nın Karadeniz donanması 16 savaş gemisini kaybetti. Bunlara bayrak gemisi (kruvazör) Moskva, 1 adet denizaltı ve 2015 yılında yaşadığımız uçak krizinden sonra İstanbul Boğazından geçerken bir askerin üstünde füzeyle şov yaptığı CeaserKunikov çıkarma gemisi de dahildir. Diğer yandan Ukrayna’nın kaybı 27 gemidir. Bu gemilerin 17’sine doğrudan el konulmuştur. Tekrar etmek gerekirse yukarıdaki sayıların tamamı fotoğraflarla ispatlıdır. Yani gerçek sayılar çok daha fazladır.

Rusya bir referandumla Ukrayna’nın dört bölgesini (Herson, Zaporijya, Donetsk ve Luhansk) topraklarına kattığını duyurmuştu. Şu haliyle Rusya, bu dört bölgede, yüzde yüz kontrole sahip değildir. Buna karşılık Ukrayna’nın geçen yıl planladığı taarruz harekâtı da başarılı olamadı. Azak Denizine ulaşamayan Ukrayna, son günlerde Avdivka gibi 2014 yılından beri istihkam ettiği kasabaları kaybetmeye başladı. Ukrayna bu tür kayıpları taktiksel çekilme olarak sunarken Moskova büyük zafer anlatısına dönüştürüyor. Esasındaysa bu al ver durumu ne taktiksel ne de zaferdir. Yenişemeyen iki ordunun birbirini yıpratma çabasıdır. Ancak stratejik öneme sahip bölgeler savaşın gidişatını değiştirme potansiyeline sahiptir. Mesela Bahmut, Soledar, Liman, İzyum ve son olarak Avdivka önemli stratejik bölgelerdir. Bazen demir yollarının, bazen kara yollarının, zaman zaman da coğrafi şekil olarak ovaya açılan yükseltilerin veya nehir kenarlarının yerleri olan bu stratejik bölgeler son zamanlarda Rusya lehine el değiştirmektedir.

Savaşta Ukrayna’nın Sorunları

Savaşın başladığı ilk günde Volodimir Zelenski’nin kurmaylarıyla birlikte cep telefonu kullanarak çektiği 30 saniyelik “biz buradayız” videosu[3] Ukrayna’nın teslim olmayacağını gösterdi ve tüm ülke tam kapasite savunmaya geçti. Bugüne geldiğimizde Ukrayna’da büyük değişiklikler oldu. Rusya çekilmek zorunda kaldı. Ukrayna bu cesaretle Kırım dâhil tüm ülkeyi işgalden kurtarmaya girişti. Ancak başarılı olamadı. Ukrayna’nın taarruzda tamamen başarılı olamamasını şu sebeplerle açıklayabiliriz.

İlk olarak Batı askerî desteği Ukrayna’nın ihtiyaç duyduğu ölçüde gelmedi. Ukrayna Savunma Bakanı Rüstem Umerov (Kırım Tatarı) Ukrayna’ya vaat edilen silahın zamanında ve söz verilen miktarda gelmediğini söyledi. Hatta bazı kaynaklar söz verilen silahların yarısının dahi Ukrayna’ya ulaşmadığını belirtiyor. Örneğin 300 km menzilli HIMARS roket sistemleri savaşın ortalarında gidişatı değiştirmişti. Özellikle parça tesirli mermileri Rus güçlerine büyük kayıplar verdirmiş ve Rusya’nın derinliklerde savunma yapmasına sebep olmuştu. Aynı şekilde yeterince tank desteğinin olmaması, Ukrayna’nın ısrarla talep ettiği F-16’ların verilmemesi gibi sebepler Ukrayna’nın savaşta zafiyet göstermesine sebep olmuştur. Bugün normal piyade mermisinin ikmalinde dahi sıkıntı yaşandığı söylenmektedir. Hatta kimi kaynaklar top atışlarında bire on Rusya’nın üstünlüğü olduğunu söylemektedir. Askerlik yapan herkes bilir ki cephede tek üstünlük ateş üstünlüğüdür. Bugün bu üstünlük tartışmasız Rusya’nın elindedir.

İkinci olarak coğrafi ve ekonomik nedenler Ukrayna’nın başarısında olumsuz etkendir. Ülke doğal savunma için dağ, deniz ve derin platolara sahip değildir. Ayrıca ülke batıdan doğuya doğru uzanmaktadır. Desti Kıpçak olarak bilinen bu coğrafya ne kadar verimliyse o kadar korumasızdır. Ayrıca önemli sanayi merkezleri savaş bölgesindedir. Ülkenin önemli üretim merkezlerinin ve limanlarının uzun süre işgal altında kalması Ukrayna’nın hem ekonomisine hem de askerî lojistiğine büyük darbe vurdu. Yaklaşık 1.200 km’lik cephe hattının ikmali Ukrayna için mümkün olmadı. Çünkü savaş doğuya kaydıkça arazi yükselmekte, Dinyeper nehri dâhil bazı doğal engeller ortaya çıkmakta, arazi sulak hale geldiğinden ağır askeri araçların hareket kabiliyeti azalmaktadır. Savaşın sürdüğü bölge Ukrayna’nın merkezine ve Batısına çok uzaktır. Oysa Rusya bu bölgeye yakın olduğu için daha kısa sürede lojistik sağlamaktadır. Savaşın ilk zamanlarında ihracatı tamamen duran Ukrayna doğudaki tahıl depolarını da Rusya’ya kaptırmış ve en önemli ihracat kalemi olan tahıl ihracatı büyük kayba neden olmuştur. Ülkenin gayri safi milli hasılası IMF verilerine göre 200 milyar dolardan 160 milyar dolara düşmüştür.

Üçüncü olarak insan faktörü Ukrayna’da önemli bir sorundur. Ukrayna SSCB’den 1991 yılında ayrıldığında nüfusu 53 milyondu. 602.000 km2’lik bir Avrupa ülkesi için dengede bir durum söz konusuydu. Ancak bu sayı 35 milyona kadar düştü. Savaş öncesi Ukrayna tekrardan toparlanma sürecine girmiş, yurt dışına giden insanlar geri gelmeye başlamış ve nüfus 42 milyona yaklaşmıştı. Ancak savaşla tekrar ülkeden kaçış başladı. Özellikle savaş bölgesindeki nüfusun kaybı ve diğer nüfus hareketleriyle ülke nüfusu 29 milyona kadar geriledi. Nüfustaki bu değişiklik sadece kadın, çocuk ve yaşlıların ülkeyi terk etmesiyle değil savaşma gücü olan erkeklerin de kaçması sonucu oluştu. Savaşma gücü ve yaşı olan erkeklerin ülkeden çıkışı normalde yasak. Ancak yolsuzluklar savaş sürecinde de devam etti.

Dördüncü olarak ülkedeki yolsuzluk düzeni sona erdirilemedi. Özellikle para karşılığı askerliğe uygun olunmadığına dair raporlar bazı olağanüstü tedbirlerin alınmasına sebep oldu. Hatta bazı üst düzey siyasi ve bürokratların cephedeki askerlerin gıda ihtiyacını karşılamada yolsuzluk yaptığının tespiti Savunma Bakanı Oleksii Reznikov’ukoltuğundan etti. Yerine 1982 Özbekistan doğumlu Müslüman Kırım Tatarı RustemUmerov atandı. Ayrıca Ukrayna Parlâmentosu (VerkovnaRada) savaş yolsuzluğunun vatana ihanet olduğuna dair kanun çıkardı. Ancak Ukrayna ordusundan henüz bir Halit Paşa çıkmış değil.[4]

Son olarak askerî durum Ukrayna’da büyük sorun oluşturmaktadır. İki yıldır cephede savaşan asker yıprandı. Orduda bir bıkkınlık söz konusu. En azından, bir süre, savaşa ara vermek isteyen askerlerin yerine yeni birlikler sevk edilememektedir. Askere alım ve eğitim sorunu Ukrayna tarafından henüz çözülmüş değil. Bu sorunu çözmek için bazı yasalar devreye konulmaktadır. Yurt dışından ülkeye dönecek olanlara soruşturmaların yapılmaması, çifte vatandaşlık önündeki engelin kaldırılması gibi birkaç yasal adım atıldı. Bir ara kadınların da orduya zorunlu alınacağı söylentisi çıktı ancak hükûmet bu söylentiyi reddetti.

Bir noktayı daha burada belirtmek gerekir: O da Ukrayna Genel Kurmay Başkanı Valeri Zalujni’nin görevden alınmasıdır. Barış zamanında bile kriz çıkaracak bir olayı Zelenski yumuşak bir şekilde atlattı. Sebebin savaştaki yaklaşım farkı olduğu söyleniyor. Times’a kapak olan ve “Demir General” olarak bilinen Zalujni 1973 doğumlu genç bir general. Kiev savunmasının ve karşı taarruzun mimarı. Milliyetçi çevrelerin hayran olduğu bir isim. İddia edildiğine göre, özellikle Bahmut savunmasında çekilme taraftarıydı. Hâlbuki Zelenski savunmada ısrar etti. Ayrıca Zalujni Zelenski’nin iktidarını gölgeliyordu deniliyor. Geleceğin cumhurbaşkanı gözüyle bakılıyordu. Zelenski’nin görevden alarak onu tasfiye ettiği söyleniyor. Zalujni yerine Kara Kuvvetleri Komutanı Oleksander Siyrski atandı. Siyrski’yi şahsen 2019’dan beri takip ederim. İlginç bir kişilik. Spor hastası. Çalıştığı her karargâha spor salonu yaptırır ve body yapar. 2019’da Zelenski’nin cumhurbaşkanı seçilmesinden çok hoşnut değildi. Çünkü Zelenski Donbas sorunu için çözüm taraftarıydı ve Minsk sürecinin işlemesini, Rusya ile anlaşmak gerektiğini savunuyordu. Siyrski o dönemde Donbas bölgesindeki kuvvetlerin komutanıydı. Sakin kişiliğine rağmen aşırı milliyetçi bir insan olan General, Rusya’yla olası bir ateşkese uymayacağını ve savaşa devam edeceğini ilan etmişti.

Savaşta Ukrayna’nın Başarısı

Ukrayna, yüz yıl sürecek millet olma sürecini bu savaşla birkaç yılda gerçekleştiriyor. Parlâmentoda parmak saymayla kurulmuş ülkelerin, maalesef, sonraki nesle büyük acıları miras bıraktığı tarihi bir gerçektir. Ukrayna eski Sovyet ülkeleri içinde, Azerbaycan’dan sonra –Karabağ savaşları sebebiyle- millet ve devlet yaratma fırsatını yakalamış ülkedir. Bu sebeple, bu savaş nasıl biterse bitsin tarih sahnesine çıkmış bir Ukrayna milleti ve Ukrayna devleti vardır. Bu millet ve devlet modern kodların hâkim olduğu tarih boyunca varlığını sürdürecektir. Bugün ülkenin yaklaşık %18’i işgal altında olsa da bu durum değişmez. Hatta değil 602.000 km2’lik ülke, 10 km2 dahi kalsa artık bir Ukrayna devleti ve Ukrayna milleti vardır.

Savaş sürecinde görünen şu ki Ukrayna çok akıllıca savaşmaktadır. Savaşta kullandığı teknikler harp tarihinde önemli bir yere sahip olacaktır. Yeni savaş tekniklerinde şüphesiz Türk kurmay zekâsının etkisini inkâr etmemek lazım. Hatta Karabağ savaşını iyi okuyan Ukrayna, Türkiye’den Bayraktar TB2 gibi araçların kullanımıyla yeni bir savaş konsepti sunmaktadır. Örnek vermek gerekirse Bayraktar TB2’yle havadaki helikopteri vurmaları konvansiyonel savaş teknik ve araçlarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini bize bildirmektedir. Birkaç milyon dolarlık iki füzeyle 1 miyar dolarlık Moskova gemisini batırmak apayrı bir zekâdır.

Ukrayna savaş sürecinde siyasetini, ekonomisini ve devlet yapısını Batı tarzı devlet yapısına hızla dönüştürmektedir. AB, NATO vd. kurumları modelleyen Ukrayna eski Sovyet’ten kalma işlevsiz kurum ve organizasyonlarından hızla kurtulmaktadır. Bu süreçte eski oligarklar ayak bağı olamamaktadır. Çünkü savaş sürecinde alınan siyasi kararların önceliği memleket olmaktadır. Böylece ülkenin en kötü durumunda dahi işleyecek kurumlar inşa edilmektedir.

Ukrayna’nın bir diğer kazancı da savaş sürecinde demokrasisini geliştirmesidir. Zelenski savaş gerekçesiyle meclisi (Rada) kapatmadı. Hatta meclis tüm süreçlerde çok aktifti. Muhalefet dâhil meclisin tüm bileşenleri varlık-yokluk mücadelesine girdi. Bu esnada yürütmeye sert eleştiriler de yapıldı. Özellikle yolsuzluklar konusunda ortaya konulan siyaset bazı bakanların ve üst düzey bürokratların işlerinden olmasına sebep oldu. Böylece Ukrayna siyasi iklim olarak Rusya’dan tamamen koptu. Kendi içinde daha demokratik ve esnek, daha çok kamu yararını gözeten, sorunları memleket meselesi boyutuna taşıyabilen siyaset yapma becerisine kavuştu.

Sonuç Yerine

Üçüncü yılında bu savaşı analiz ederken iki cepheyi daha incelemek gerekir. Bunlardan birincisi Rusya diğeri ise Türkiye’dir. Wagner lideri Yevgeni Prigojin ve Rus muhalif lider Aleksey Navalni’nin öldürülmesini yaşayan, diğer yandan iki drona karşı çaresiz kalıp denizaltısını bile koruyamayan Rusya, bütün bunlar olurken Karadeniz’de mutlak egemenliğini ilan eden Türkiye!

Ukrayna kelime anlamı olarak kray’dan(край), yani sınırdan gelmektedir. “U” Rusçada civar anlamındadır. Yani Ukrayna “sınır civarı” demektir. Ukraynacada ise kray ülke demektir. İki tanımdan biz Ukrayna ismini “serhat” olarak çevirebiliriz. Serhatte çarpışan iki ordu tarihte ilk kez iki farklı Katyuşa’nın şarkısını dinlemektedir. Çünkü Katyuşa’nın söylediği şarkı uzak sınırdaki askere selam söyler. Tolstoy her evin hüznünü mutluluklarıyla birlikte dört duvara hapsetmişti. Biz de şarkıyı savaş bitene kadar susturalım ve Tolstoy gibi lirizmi mahreme gömerek şöyle söyleyelim: Her milletin Katyuşası kendine!

[1]https://www.youtube.com/watch?v=7J__ZdvsZaE

[2]https://www.oryxspioenkop.com/

[3]https://www.youtube.com/watch?v=u0-Yeqh4PFY

[4] Erzurum Narmanlı biri olarak Halit Paşa hikayeleriyle büyüdüm. Halit Paşa bizim coğrafyada evliya gibi anılır ve bir efsanedir. Efsaneye göre Halit Paşa’nın iki tabancası vardır. Biri düşman için diğeri de savaştan kaçan bizim asker içindir. Denir ki, savaştan kaçan askerleri vurduğu silahın adı “namussuz”dur.

Ömer Akpınar
+ diğer makaleler

Dr. Ömer Akpınar, Erzurum Atatürk Üniversitesi Matematik Öğretmenliği ve Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi lisans mezunudur. Türkiye Ortadoğu ve Amme İdaresi Enstitüsü’nde (TODAİE)  yüksek lisansını yapmıştır. Doktorasını İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlamıştır. 2004 yılında İstanbul’da öğretmenliğe başlamış ve İstanbul’un değişik okullarında öğretmenlik, idarecilik ve okul müdürlüğü yapmıştır. Halen Moldova Gagavuzya’da Süleyman Demirel Moldova-Türk Lisesi’nde çalışmaktadır. Moldova üzerine akademik çalışmalar yapmaktadır.