RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI: ULUSLARARASI SİSTEMDE DEĞİŞİM RÜZGÂRLARI KAÇINILMAZDIR

Ümit Yardım –

Bugün dünya gündeminde bir tek konu bulunuyor: Rusya’nın Ukrayna’yı işgali. Savaş önümüzdeki dönemde de küresel ölçekteki önemini koruyacak ve uluslararası siyasetin bütün yönlerini etkilemeyi sürdürecektir.

İşgalin sona ermesi ve kalıcı barış için masaya oturulmasına kadar da bütün dünyanın gözleri önünde her gün insanların kaçışlarını, tahliye çabalarını, ateşkes gayretlerini, ölümleri, okullar ve hastaneler dâhil yerleşim yerlerinin yıkımlarını, nükleer güç kullanımı düzeyine erişen karşılıklı tehditleri, her gün genişleyen yaptırımları vb. izlemeyi sürdüreceğiz.

Soğuk Savaş döneminde Avrupa kıtası Macaristan ve Çekoslovakya gibi ülkelerin işgalini yaşadıysa da kapsamı itibariyle Ukrayna’nın durumu II. Dünya Savaşı sonrası dönemin en büyük siyasi/askerî olaylarından biridir.

Rusya 24 Şubat 2022 günü Birleşmiş Milletlerin (BM) ve uluslararası sistemin bütün temel ilke ve değerlerini çiğneyerek bir başka BM üyesi ve komşusu Ukrayna’yı işgalini başlattı. Devletlerin egemenliği, toprak bütünlüğü ve bağımsızlıklarına saygı gibi ilkelerin bu işgalle birlikte anlamı büyük ölçüde kayboldu. Küresel sisteme zaten tedricen kaybolmakta olan güven daha da azaldı. Hâlbuki Rusya’nın da Güvenlik Konseyinde bir veto gücüne sahip olarak yer aldığı BM’nin Kuruluş Anlaşması temel ilke olarak açıkça şunları vurguluyor:

Birleşmiş Milletlerin tüm üyeleri, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığına karşı gerek Birleşmiş Milletlerin amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar. (md. 2/4)

Rusya esasta bu ilkeyi ihlal etmiştir ve mevcut işgal tablosunun merkezinde bu ihlal yer almaktadır. Şimdiye kadarki gelişmelere bakıldığında bu hususta belki tek teselli Rusya’nın bu adımları karşısında (Macaristan gibi bazı aktörler hariç) genelde dünyada çok güçlü bir tepkinin oluşması ve Moskova’nın bilhassa uluslararası kuruluşlarda yanında Belarus, K. Kore, Suriye gibi aktörlerden başkasını bulamaması; Sırbistan, Ermenistan gibi tarihî/yakın müttefiklerinin bile Moskova ile aralarına mesafe koyabilmeleri oluyor! Bunlar önemlidir.

I.

2022 yılının bu döneminde dünyanın neden böyle bir durumla karşılaştığı sorusunun cevabı birçok yorumu ve spekülasyonu da içerebilecektir. Bu da şaşırtıcı olmamalıdır. Zira her şeyden önce küresel ölçekte etkili, birçok yönü olan kırılgan ve yıkıcı bir süreçten bahsediyoruz. Bu gelişmelerin başlatacağını düşündüğümüz küresel köklü değişim döneminin nedenlerini ve olası sonuçlarını birkaç faktörle sınırlamak mümkün olmayacaktır. Bununla birlikte en azından ilk aşamada akla gelen bazılarını paylaşmaya gayret edersek şunları vurgulamamız mümkün olabilecektir.

– Başkan Putin ve derin Rus kimliği, düşüncesi, aydınları, yönetici elitleri ve ana kurumları SSCB’nin dağılma psikolojisini aradan geçen bunca zamana rağmen atamamıştır. Küresel iki güçten biri olma konumunu hızla yitirerek bölgesel bir güce dönüşümü (bazı analizciler söz konusu dağılış döneminde Rusya’nın Sovyetler Birliği sonrasındaki çapının İspanya gibi ülkeler düzeyinde olacağını dahi ileri sürmekteydiler) en başta istihbarat yetkilisi olarak Putin, Doğu Almanya’daki görevi itibariyle bu süreci bizzat içinden yaşamış, devletinin çöküşünü iliklerine kadar hissetmiştir. Bu psikoloji Putin’in yaşamı ve görevi boyunca belirleyici etken olmuştur. Bugünlere gelinceye kadar Rusya’nın bütün dış, güvenlik, deniz vb. doktrin ve stratejilerinde kendini büyük güçlerle eşit görme hedefi kolayca görülebilmektedir. Hedef tekrar büyük ve güçlü Rusya!

– SSCB sonrası dönemde bölgesel/küresel ölçekte etkin, güçlü bir güvenlik mimarisinin tesis edilememesi ve bu yöndeki çabaların da kalıcı olamamaları. Sovyetler Birliğinin yıkılışı sonrası dönemde Rusya Federasyonu ile NATO arasında kayda değer bir işbirliği zemini oluşturulabilmişken (Rusya-NATO Konseyi gibi) tedricen bu zemin yitirilmiş, ilişkilerde gerginlikler hâkim olmuş ve yerini bugün Ukrayna’nın işgaliyle zirveye çıkan tablo almıştır.

Bu sorunlu psikolojik bakış açısıyla, NATO’nun giderek genişlemesi, eski Sovyetler Birliği ülkelerinin çoğunun NATO, AB gibi siyasi, iktisadi, güvenlik şemsiyelerinin gölgesine sığınmayı stratejik tercihler olarak belirlemeleri Moskova bakımından hassasiyetle izlenmiş, stratejik düzlemde kayıplar olarak görülmüştür.

– Donbas bölgesi krizi ise bu tablo içinde bir tetikleyici olarak görülebilir. Her şeyden önce Sovyetler Birliğinin dağılışı sonrasındaki dönemde Rus stratejik düşüncesinin sindiremediği konuların başında milyonlarca Rus kökenli veya Rusça konuşan kitlenin bugünkü Rusya Federasyonu sınırları dışında kalması gelmiştir. Ukrayna da bunların en önemlisidir. Bu öylesine derin bir psikolojidir ki, Putin’in başında bulunduğu Rus yönetimi için değil Ukrayna devleti, Ukrayna milleti diye bir kavram bile yoktur. Putin’in gerek geçtiğimiz yıl Temmuz ayında yayınlanan bir makalesinde gerek 21 Şubat 2022 günkü açıklamasında Rusya-Ukrayna ilişkilerini nasıl gördüğünü ortaya koyması tarihî önemdedir. Sonuçta bu siyasi/askerî/psikolojik zemin üzerinden de işgal gerçekleştirilmiştir. Nitekim Antalya Diplomasi Forum çerçevesinde 10 Mart 2022 günü Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanının ev sahipliğinde ve iki ülke Dışişleri Bakanının katılımlarıyla yapılan üçlü görüşmeden de herhangi bir sonuç çıkmamış, basın toplantısında Rus Bakan Lavrov yukarıda bahsettiğimiz Rus yaklaşımlarını en açık şekilde ortaya koyan söylemlerini güçlü ifadelerle bir kez daha dile getirmiştir.

II.

Bugünkü tablonun hangi yönde gelişeceği yine karışık mahiyeti nedeniyle spekülatif sayılabilecek değerlendirmelere de zemin hazırlamaktadır. Kanaatimiz bilhassa karşısındaki cephenin bu ölçekte sistematik, geç ama kararlı, hemen her alana yayılan yaptırım adımlarını atabilmesinin Moskova’yı sahada askerî durumdan bile daha fazla şaşırttığı yönündedir. Diğer bazı aktörler gibi Rusya’nın da ödeyeceği ağır bir fatura çıkacaktır. Rus uzmanlar da değerlendirmelerinde bunu dile getirmektedir. Filhakika, Ukrayna krizi, NATO/AB’nin yeni dalgalarla genişlemesinden ABD’nin tekrar Avrupa sahnesine çıkmasına, gelişmelerin Rusya Federasyonu içine yayılabilecek yansımalarının görülmesine kadar birçok siyasi/iktisadi/insani etkileri doğuracaktır.

Uluslararası sisteme güvensizliğin zirve yaptığına işaret etmiştik. Bu itibarla on yıllardır gündemde bulunan Birleşmiş Milletler sisteminin revize edilmesi gayretlerinin de artması beklenebilir. Bu mahiyetteki revizyon çalışmaları uzun on yıllar daha sürebilecektir, ancak son tahlilde birbiriyle kavgalı ancak veto gücünü elinde bulunduran beş devletin merkezde olduğu bir uluslararası düzen ne kadar gerçekçi olabilir ki?

III.

Bugün itibarıyla 17. günündeRusya’nın işgali sürmektedir. Rusya ile kıyaslanamasa bile Ukrayna da askerî/savunma yeteneği bulunan, bu alandaki birtakım kriterler bakımından birçok Avrupa devletinin de önünde bulunan bir güçtür. Savaş önümüzdeki dönemde de sürecektir. Ancak her hâlükârda askerî aşamanın tamamlanmasıyla birlikte müteakiben diplomasi masasında görüşmeler eninde sonunda gündeme gelecektir. Bunun bazı işaretlerini, arabuluculuk girişimlerini şimdiden görmekteyiz.

Rusya’nın da bu işgalin ağır sonuçlarıyla karşılaşacağından bahsettik. Dolayısıyla çok yönde görülecek bu sonuçlardan Rusya’nın önemli uluslararası kuruluşlardaki durumuna dair bazı gözlemlerimizi bu incelememizde paylaşmaya gayret edeceğiz. Gelişmelerin diğer farklı boyutları ise ayrı değerlendirmelerin konusu olabilecektir.

Gerçekten de bugünkü geldiği aşama itibariyle Rusya uluslararası kuruluşlarda tam bir yalnızlık içindedir. Küresel ölçekte prestiji, inanılırlığı ve güvenilirliği sarsılmıştır. Sovyetler Birliği dönemi dâhil, Rusya Federasyonu son on yılların belki en ciddi tecrit edilmişliğini yaşamaktadır. Yeni bir dünya arayışları sürerken Rusya bakımından bu tecrit edilmişlik başlı başına olumsuz bir faktör de teşkil edecektir. Bugün itibariyle mevcut görünümü şu başlıklarda özetleyebiliriz.

a) G7

G7 Dışişleri Bakanları Toplantısında (4 Mart 2022) Rusya’nın sivillere ve okullar ve hastaneler dâhil sivil altyapıya yönelik saldırıları şiddetle kınanmış; Rusya insan haklarına ve uluslararası insan hukukuna tam anlamıyla saygı duyma sorumluluğuna çağrılmıştır. Bilindiği üzere, önceden ismi G8 iken Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı işgali sonrasında G7’ye dönüşen bu yapı küresel zenginlik ve üretimin de çok önemli bir bölümünü temsil etmektedir.

b) AGİT İnsani Boyut Moskova Mekanizması

Ukrayna AGİT İnsani Boyut Moskova Mekanizmasını harekete geçirmiştir (3 Mart 2022). 45 ülkenin de desteğini alan bu girişim çerçevesinde AGİT uzmanları Rus güçlerin Ukrayna’ya, insanlara, sivillere vb. verdiği zararı inceleyerek kayıt altına alacaklardır.

AGİT bünyesindeki söz konusu İnsani Boyut Mekanizması ad hoc temelde herhangi bir ülke veya ülkeler grubunca işletilebilmektedir. AGİT insani boyut şemsiyesi bünyesinde iki temel araçtan birini teşkil eden (Viyana ve Moskova Mekanizmaları) Moskova Mekanizması AGİT 1991 Moskova Konferansında oluşturulmuştur. Bugüne kadar çok az işletilen Moskova Mekanizması Rusya Federasyonunun Çeçenistan’daki ihlallerinin araştırılması vesilesiyle de gündeme getirilmişti.

c) BM İnsan Hakları Komitesi

BM İnsan Hakları Komitesinin önceki hafta yapılan 49. Oturumunda “Ukrayna’da Durum” başlıklı özel ve acil bir toplantı düzenlenmesi kararı alınmıştı. Bu Karar çerçevesinde yapılan toplantıda ve 32 olumluya karşı 2 olumsuz (Rusya Federasyonu ve Eritre) oyla “Rus İşgalinin İnsani Boyuttaki Sonuçlarının Araştırması Amacıyla Uluslararası Bağımsız Araştırma Komisyonu” kurulması kararlaştırılmıştır (4 Mart 2022). Çin Halk Cumhuriyeti, Ermenistan gibi Rusya Federasyonuna müzahir ülkeler bile oylamada çekimser kalmışlardır!

ç) Avrupa Parlâmentosu

Avrupa Parlâmentosu da Rusya’ya işgali sonlandırması, askerî faaliyetlerini durdurması çağrısında bulunmuştur (1 Mart 2022), (637 olumlu, 13 olumsuz ve 26 çekimser oyla). Kararda Rus güçlerin ülkeye girişi güçlü ve açık şekilde “Rus İşgali” olarak tanımlanmıştır.

d) BM Genel Kurulu

BM Güvenlik Konseyinde Ukrayna konulu bir karar alınmasının önündeki Rus vetosunun aşılamaması üzerine bu kez “Barış İçin Birlik/Unite for Peace” olarak tanımlanan ancak çok fazla da kullanılmayan bir usul çerçevesinde BM Genel Kurulu acil bir toplantı yapmıştır (2 Mart 2002). BM Genel Kurulu yaptırımı olmayan, sadece tavsiyelerde bulunabilen Kararında (141 olumlu, Sırbistan dâhil, 5 olumsuz, Rusya Federasyonu, Eritre, K. Kore, Suriye, Belarus ve 35 çekimser) Rus saldırganlığını ve Rus güçlerinin sivil yerleşim yerlerine (hastane, okul vb.) saldırıları, sivillerin hedef alınmasını vb. kınamış, Rusya’ya güç kullanımını hemen durdurma ve Ukrayna’nın tanınmış sınırlarından geri çekilme çağrısında bulunmuş, durumdan kaygı duyulduğunu belirtmiş, ayrıca çatışmanın küresel ölçekte gıda güvensizliğini artırma potansiyeline de dikkat çekmiştir. (Ülkemiz makamlarının bilgisine!)

e) Avrupa Konseyi

Avrupa Konseyi Rusya’yı üyelikten çıkarmamakla birlikte iki temel Avrupa Konseyi organındaki temsil hakkını askıya almıştır (25 Şubat 2022). Bunlar Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisidir. Konunun Türkiye bakımından dikkat çekici yönü oylamada Türkiye’nin çekimser oy kullanmasıdır. Türkiye’nin Avrupa Konseyindeki oylamada sergilediği bu tutum ileride Türkiye-Ukrayna ilişkileri bağlamında (gerektiğinde) hatırlatılmak üzere Ukrayna tarafından şüphesiz not edilmiştir.

Rusya son olarak (10 Mart 2022) (muhtemelen md. 7 ve 8 usulüyle Konseyden ihraç edilme riskine karşı ön alarak) yaptığı bir açıklamayla Konseyin bazı NATO/AB üyelerinin çabalarıyla uluslararası hukuk yerine Batı üstünlüğüne dayalı bir foruma dönüştürülmeye çalışıldığını, bu kampanyada Rusya’nın yerinin olmadığını belirtmiştir. Bu açıklamanın Rusya’nın Avrupa Konseyinden topyekûn ayrılma anlamına mı geldiği yakında görülecektir.

f) Uluslararası Adalet Divanı

Ukrayna, Rusya işgalinin sonlandırılması için geçici önlemler (Rusya’ya savaşı durdurması çağrısı gibi) alınması talebiyle Uluslararası Adalet Divanına başvurmuştur (26 Şubat 2022). Ukrayna başvurusunda Rusya’nın 1948 BM Soykırım Sözleşmesini ihlal ettiğini savunmuştur. Tarafların dinleneceği duruşma 7 Mart 2022 günü başlamış, ancak güya “Ukrayna’nın Donbas’da soykırım uyguladığını” ileri sürerek işgali başlatan Rusya bu duruşmayı boykot etmiş, temsilci göndermemiş ve katılmamıştır!

Bilindiği üzere, Adalet Divanının esas görevi, devletlerce getirilen uyuşmazlıkları çözmek, BM Genel Kurulu, Güvenlik Konseyi ve diğer bazı BM kuruluşlarının talep ettiği konularda tavsiye görüşü hazırlamaktır. (BM üyesi olarak Uluslararası Adalet Divanının doğal üyesi olan Türkiye, Divanın zorunlu yargı yetkisini ise kabul etmemiştir.)

g) Uluslararası Ceza Mahkemesi

Uluslararası Ceza Mahkemesine 39 devletin Ukrayna’nın işgali ve sonuçları hakkında bir başvurusu da olmuştur (2 Mart 2022). Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı Kerim Han bu konudaki açıklamasında, başvuruyu süratle araştırmaya başlama kararı aldığını, zira savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlendiği yönünde yeterli bir temel bulunduğunu düşündüğünü belirtmiştir.

Temmuz 2002’de kurulan Lahey’de yerleşik Uluslararası Ceza Mahkemesi soykırım, savaş ve insanlığa karşı suçları yargılamakta ve cezalandırmaktadır. Bu amaçla kurulmuş ilk uluslararası mahkemedir. (Türkiye Uluslararası Ceza Mahkemesini kuran Roma Statüsüne taraf değildir.)

Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi süreçlerinin nasıl gelişeceği tabiatıyla önümüzdeki dönemde görülecektir. Sonuçları ne olursa olsun, bazı savaş suçlularının aradan uzun yıllar geçse bile yargılanıp hapis cezaları aldığını biliyoruz. Bu tür durumlar ilgili ülkenin, hele bir de küresel bir aktörse (Rusya gibi) prestijini ve kendisine duyulan güveni de sarsmaktadır.

Öte yandan, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali bağlamında benzeri kararlar Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (2 Mart 2022) gibi diğer kuruluşlarda da alınmaya devam etmektedir.

Savaş ne zaman ve ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın ve diplomasi masasına ne zaman oturulursa oturulsun artık uluslararası sistem çok büyük bir sarsıntı ile karşıya karşıyadır. Radikal bir Soğuk Savaşa doğru evrilebileceğinin işaretleri de yeterince mevcuttur.

Sonuç olarak, Ukrayna’nın işgaliyle başlayan bu yeni dönem büyük güvenlik endişelerini, uluslararası sisteme yönelik ciddi güvensizliği de beraberinde getirmektedir. Bu değişim ve dönüşümün rüzgârları (belki de fırtınaları!) bugünden başlayarak yaşanacaktır. Yeni ‘Berlin duvarları’ da doğabilecektir. Artık dünya sistemi bugünkü mevcut sistem içerisinde yürüyemez. Görüşlerimizi ifade ederken bu tür küresel değişimlerin kısa vadede gerçekleşemeyeceğini, bilhassa Rusya gibi bir küresel gücün baş aktörü olduğu kaosun sonuçlarının görülmesinin yıllar değil on yılları bulabileceğini de bilmekteyiz. Ancak her hâlükârda bu süreç başlamıştır ve bunun üzerinde düşünülmesi, etki ve sonuçlarının, bilhassa Türkiye’nin yeni dünya düzeninde yerinin ne olacağı gibi konuların değerlendirilmesi stratejik önemdedir.

Ümit Yardım
+ diğer makaleler

1961 Denizli doğumlu. 1984 yılında Boğaziçi Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun oldu. 1988 yılında Gazi Üniversitesinde yüksek lisansını tamamladı. Azerbaycan Güzel Sanatlar Akademisi tarafından Fahri Doktora unvanı verildi. 1985 yılında intisap ettiği Dışişleri Bakanlığı bünyesinde Pakistan, SSCB/Rusya Federasyonu, Yunanistan, Azerbaycan ve Portekiz Büyükelçiliklerinde III. Katiplikten Müsteşarlığa kadar görevler yaptı. 2004-2006 Gümülcine, 2008-2010 Stuttgart ve kısa bir süre Musul Başkonsolosu olarak görev yaptı. 2010-2014 Tahran, 2014-2016 Moskova ve 2019 yılında Viyana Büyükelçisi olarak Türkiye Cumhuriyetini temsil etti. 2016-2018 Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı olarak görev yaptı. Viyana Büyükelçisi iken 2019 yılında kendi isteği ile emekli oldu.