Ankara Sosyal Bilimler Vakfı
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Projelerimiz
  • Etkinlikler
    • Sosyal Bilim Söyleşileri (Çevrimiçi)
    • Bir Konu Bir Konuk (Çevrimiçi)
    • Tarihe Tanıklık (Çevrimiçi)
    • Dünya’dan Bakış (Çevrimiçi)
    • Düşünce Platformu
    • Yayınlarımız
    • Kitaplar
    • Okuma Önerileri
    • Sosyal Bilim Öğretim Mimarisi Projesi
  • Sosyal Bilimler Sözlüğü
    • Sözlük Dizini
    • Sözlük Hakkında
  • İletişim
  • Türkçe
    • English
  • Menu Menu
  • X
  • Youtube
  • Instagram
TÜMÜ0-9ABCÇDEFGHİIJKLMNOÖPQRSŞTUÜVWXYZ
  • <<
  • 1
  • (...)
  • 49
  • 50
  • 51
  • 52
  • 53
  • 54
  • 55
  • 56
  • 57
  • 58
  • 59
  • 60
  • 61
  • (...)
  • 201
  • >>
  • emanet oy
    bkz. oy.
  • emeğin bilimsel organizasyonu
    bkz. bilimsel işletme.
  • emeğin üretkenliği
    bkz. emeğin verimliliği.
  • emeğin verimliliği
    Emeğin üretkenliği. 1. Belirli yoğunluktaki bir emeğin, belirli bir süre içindeki değer yaratma kapasitesi. 2. Birim zamanda sabit bir emek miktarının üretime yapabileceği katkı düzeyi. 3. Aynı emek miktarıyla daha fazla çıktı üretebilme; ya da aynı miktar çıktıyı daha az emekle üretebilme.
  • emek
    1. İnsanoğlunun, tabiattaki kaynakları insanların ihtiyaçlarına cevap verir hale getirmek üzere dönüşüme uğratmak amacına yönelik olarak ortaya koyduğu beyin ve kol gücü. 2. Mal, hizmet veya düşünce üretmeye yönelik her tür çaba. Değer yaratmayı hedefleyen maddi-manevi faaliyet. Kol gücüne dayanan emeğe kol emeği ya da el emeği; fikir üretmeye, düşünsel eserler vermeye yönelik, kafa gücüne dayalı çabaya da zihin emeği ya da beyin emeği; belirli bir piyasada, veri bir dönemde, çeşitli ücret düzeylerinde çalışmaya hazır işgücü miktarına emek arzı veya işgücü arzı; yine belirli bir piyasada, veri bir dönemde çeşitli ücret düzeylerinde istihdam edilmek istenen emek miktarına emek talebi veya işgücü talebi; emek arz ve talebinin karşı karşıya gelerek ücretlerin belirlendiği piyasaya da emek piyasası veya işgücü piyasası denir.
  • emek arzı
    bkz. emek.
  • emek değer kuramı
    bkz. değer teorileri.
  • emek piyasası
    bkz. emek.
  • emek talebi
    bkz. emek.
  • emek yoğun üretim
    İlave bir birim üretim yapmak için, sermaye yerine daha çok emek kullanılan üretim tekniği. bkz. sermaye yoğun üretim.
  • emekçi sınıf
    bkz. proletarya.
  • emekli sandığı
    bkz. sosyal güvenlik kurumu.
  • emisyon
    bkz. emisyon hacmi.
  • emisyon hacmi
    Merkez bankası tarafından piyasaya sürülmüş, veri zaman ve mekanda dolaşımdaki para miktarı; tedavüldeki banknotlar. Tedavüle çıkarılmış sabit ve nominal değerli iktisadi kıymetlerin piyasadaki toplam değerlerinin ulaştığı düzey. Banknotlar, tahviller ve bonolar ile hisse senetlerinin yeni bir değer olarak ilk kez piyasaya sürülmesine de emisyon denir.
  • empati
    Eşduyum. Başkasının duygu, düşünüş ve davranışını tam onun gibi anlayabilmek amacıyla, bir anlık kendisini başkalarının yerine koyarak düşünme veya hissetme. Başkasını, kendini onun yerine koyarak anlama ve derdine ortak olma çabasına da empati yapma denir.
  • emperyalist entegrasyon
    1. Sömürgeci bütünleşme. Sömürgeci güçlerin bağımlılık ve sömürü ilişkilerini sürdürmek, egemenliklerini perçinlemek yönünde güç birliği yapmaları. 2. Marksist iktisat kuramına göre, tekelci devlet kapitalizmi aşamasında daha geniş boyutlarda yeni bir emperyalist bütünlük oluşturmak amacıyla emperyalistler arasında yeni ilişkiler geliştiren bütünleşme süreci.
  • emperyalizm
    1. Sömürgecilik. Zor, tehdit ve saldırgan metotlar kullanmak suretiyle, sömürü temeline dayalı ve yayılmacı amaçlarla, değişik düzeylerde kendisine bağımlı ulusal birimleri merkezi bir gücün denetiminde bir araya getirmeyi amaçlayan siyasal anlayış ve eylem tarzı. 2. Egemen bir gücün, medenileştirme, modernleştirme veya dini misyon iletme gibi gerekçeler ileri sürerek, diğer ülkelerin doğal kaynaklarını sömürme ve onları ekonomik, kültürel, bilimsel veya siyasal açıdan kendisine bağımlı hale getirme politikası. 3. Marksist yaklaşıma göre serbest girişimlerin kârlarını sermaye harcamalarına kaydırması sonucu etki alanını iyice genişleten kapitalizmin tekelci aşaması.
  • emperyalizm kuramı
    Neo-Marksist çerçevede, kapitalizmin en ileri aşamasında dünya ölçeğinde genişlemesi ve dünya mal ve hizmet piyasalarında, kendisini yeniden üretmesine imkan verecek şekilde egemenlik kurmak suretiyle kendi içsel çelişkilerini hafiflettiğini, ancak bütün bunların sadece kapitalizmin kendi kaçınılmaz sonunu geciktireceğini ileri süren, tartışmalı ütopik kuram.
  • empirik
    Gözleme dayalı olan, görgül. Duyum, deney veya gözlem sonucu elde edilen bilgiye empirik bilgi, olgular hakkında deneysel veya gözlemsel olarak, pratikte gerçekleşmiş olan şeylerden derlenen verilere de empirik veriler denir. bkz. spekülatif, deneysel.
  • empirik bilgi
    bkz. empirik.
  • <<
  • 1
  • (...)
  • 49
  • 50
  • 51
  • 52
  • 53
  • 54
  • 55
  • 56
  • 57
  • 58
  • 59
  • 60
  • 61
  • (...)
  • 201
  • >>
Sayfanın başına dön