Ankara Sosyal Bilimler Vakfı
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Projelerimiz
  • Etkinlikler
    • Sosyal Bilim Söyleşileri (Çevrimiçi)
    • Bir Konu Bir Konuk (Çevrimiçi)
    • Tarihe Tanıklık (Çevrimiçi)
    • Dünya’dan Bakış (Çevrimiçi)
    • Düşünce Platformu
    • Yayınlarımız
    • Kitaplar
    • Okuma Önerileri
    • Sosyal Bilim Öğretim Mimarisi Projesi
  • Sosyal Bilimler Sözlüğü
    • Sözlük Dizini
    • Sözlük Hakkında
  • İletişim
  • Türkçe
    • English
  • Menu Menu
  • X
  • Youtube
  • Instagram
TÜMÜ0-9ABCÇDEFGHİIJKLMNOÖPQRSŞTUÜVWXYZ
  • <<
  • 1
  • (...)
  • 109
  • 110
  • 111
  • 112
  • 113
  • 114
  • 115
  • 116
  • 117
  • 118
  • 119
  • 120
  • 121
  • (...)
  • 201
  • >>
  • kurum
    Göreli olarak istikrar, düzenlilik ve süreklilik gösteren inanç, davranış veya faaliyet biçimi. bkz. sosyal kurum.
  • kurumcu iktisat
    İktisadi davranışların çerçevesini kurumların belirlediğini ve bu yüzden iktisat biliminin, kurumlar tarafından belirlenen insan davranışlarını veri kabul ederek bu davranışlar üzerine teori kurmak yerine, bizzat bu kurumları açıklamaya çalışması gerektiğini savunan iktisadi düşünce ekolü. bkz. eski kurumcu iktisat, yeni kurumcu iktisat, işlem maliyeti iktisadı, mülkiyet hakları iktisadı, neoklasik iktisat okulu.
  • kurumsallaşmış ırkçılık
    Resmi olarak bir ayrımcılık yapılmamasına, iş ve eylemlerin tarafsız biçimde yerine getirilmesine rağmen, çoğunluk gruplar lehine ve azınlık gruplar aleyhine dengesiz sonuçların ortaya çıkması.
  • kuşak
    Nesil. Aynı zaman diliminde yaşayan, ortak veya benzer deneyimleri olan ve bu ortak deneyimlerinden dolayı benzeşen insan topluluğu. bkz. X-kuşağı, Y-kuşağı, Z-kuşağı.
  • kuşak araştırması
    Yaşadıkları dönem itibariyle benzeştiği düşünülen bir neslin davranışlarının zaman içinde gözlenmesi.
  • kuşkuculuk
    bkz. şüphecilik.
  • kutsal
    Mukaddes. 1. Dinlerin aşkın nitelik atfederek yücelttiği inanç, kurum veya varlıklar. 2. Rasyonel veya faydacı bir temele dayanmayan, hiçbir biçimde sorgulama konusu yapılmayan, büyük saygı ve değer verilen kültürel ve sosyal özellikler. bkz. profan, tabu.
  • kutsallaştırma
    1. Algılanabilen veya aşkın gerçeklik özelliği taşıdığı düşünülen varlıklara doğaüstü veya üstün özellik atfetme. 2. Yüceltme, dokunulmaz ve sorgulanamaz kabul etme.
  • kutsallık
    Metafizik varlıkların insan, toplum veya doğayı etkileyen ve bir şekilde saygı veya korkuyla ilişkili olarak tanımlanan özellikleri. Aşkınlık, dokunulmazlık, sorgulanamazlık.
  • kutu diyagramı
    bkz. Edgeworth diyagramı.
  • kutuplaşma
    Polarizasyon. Zengin-fakir, sağ-sol, dindar-dinsiz gibi düşünce-görüş, sosyal-siyasal konum veya tavır olarak iki zıt kutupta, iki karşıt uçta yoğunlaşma.
  • kutuplaşma teorisi
    Azgelişmiş ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasındaki iktisadi bütünleşme ve serbest ticaretin azgelişmişler aleyhine işleyeceğini ve sonuçta zengin ülkelerin daha zengin, fakir ülkelerin ise daha fakir hale geleceklerini savunan kuram. G. Myrdal tarafından geliştirilen kutuplaşma teorisine göre gelişmişlerle azgelişmiş ülkeler arasında mal ve faktör hareketlerinin serbest bırakılması durumunda azgelişmiş ülkelerdeki nitelikli işgücü yüksek gelir ve refah beklentisiyle gelişmiş ülkelere akacak, ayrıca yüksek teknolojiye sahip gelişmiş ülke sanayilerinin rekabeti karşısında azgelişmişlerin zayıf olan sanayileri çökecektir. Bu da, zengin ve fakir kutuplaşmasını körükleyecektir.
  • kuvvetler ayrılığı
    Herhangi bir siyasal sistemde devletin üç temel işlevi olan yasama, yürütme ve yargının ayrı ayrı ve birbirini denetleyen organlar tarafından yerine getirilmesi. Söz konusu üç temel işlevin tek bir organ tarafından yerine getirilmesine de kuvvetler birliği denir. bkz. denge ve fren.
  • kuvvetler birliği
    bkz. kuvvetler ayrılığı.
  • küyerelleşme
    Glokalleşme. Glo­kalizasyon. İngilizce küreselleşme (globalization) ve yerelleşme (localization) kelimelerinden türetilen ve küresel etki, baskı ve taleplerin yerel düzeyde nasıl bir tepki ile karşılaşacağını ifade eden terim. Buna göre küresel aktörler ile yerel aktörler karşılaştığında yerel unsurları tasfiye etme, onlarla eklemlenme, kaybolmaya yüz tutmuş yerel değerleri ortaya çıkarma yahut küresel veya yerelin dışında tamamen yeni oluşumlara yol açma gibi sonuçlar doğurur. bkz. McDodaldlaşma, yerlileşme, melezleşme, dayatmacı küreselleşme.
  • kuzey-güney diyaloğu
    1970’li yılların başlarında gündeme gelen, mevcut uluslararası ekonomik düzenin azgelişmiş ülkelerin çıkarlarına hizmet etmediği, tersine gelişmiş ülkelerle aralarındaki uçurumu daha da derinleştirdiği görüşünden hareketle, azgelişmiş ülkelerin kalkınma çabalarının başarıya ulaşması ve bu ülkelerdeki açlık, sefalet, yoksulluk, işsizlik ve bulaşıcı hastalık vb. sorunların çözülmesi amacıyla gelişmiş kuzey ülkeleri ile azgelişmiş güney ülkeleri arasında oluşturulması istenen diyalog ve işbirliği süreci.
  • labirent
    Gerek hayvan, gerekse insanların öğrenme sürecinin araştırılması ile ilgili bazı deneylerde kullanılan, bir doğru çıkış yolu, bir çok da çıkmaz koridordan oluşan bir düzenek. Labirent deneylerinde denekten beklenen, verilen zamanda çıkmaz koridorlara sapmadan doğru çıkış yolunu bulmasıdır.
  • laf salatası yapmak
    Anlamsız ve amaçsız konuşmak. Hiç gereği olmadığı halde, "konuşmuş olmak için," yahut "laf olsun, sessizlik bozulsun" cinsinden sürekli konuşup, boş laf üretmek. Tartışmanın seyrine veya olumlu bir sonuca ulaşmasına katkıda bulunmayacak argümanlarla zaman harcamak.
  • Laffer eğrisi
    Vergi oranlarını yükseltmenin mutlaka vergi hasılatını arttırmayabileceğini, aksine optimum vergi oranını yükseltmenin vergi hasılatını düşüreceğini ifade eden ilkenin grafiksel gösterimi. bkz. Haldun-Laffer etkisi.
  • Laffer etkisi
    bkz. Haldun-Laffer etkisi.
  • <<
  • 1
  • (...)
  • 109
  • 110
  • 111
  • 112
  • 113
  • 114
  • 115
  • 116
  • 117
  • 118
  • 119
  • 120
  • 121
  • (...)
  • 201
  • >>
Sayfanın başına dön