• argo
    Daha çok alt kültürlerde yaygın olan, görece kaba dil. Genellikle eğitim düzeyi düşük kesimlerde, infor­mel yahut kayıt dışı sektörlerde, veya genç arkadaş grupları arasında kullanılan, çoğu kez cinsel çağrışımları olan kelime ve deyimlerle konuşulan kaba dil.
  • argüman
    Bir tezi, görüşü veya iddiayı geçerli ya da geçersiz kılmak amacıyla ileri sürülen, kendi içinde tutarlılık gösteren çıkarım veya akıl yürütme. Tartışma sırasında bir görüş ileri sürmek veya bir fikrin altını çizmek için dile getirilen ifade.
  • arılanmacılık
    bkz. nativizm.
  • aristokrasi
    bkz. oligarşi.
  • arızi gelir
    Sürekli olmayan kaynaklardan sağlanan ve kişilerin normal tüketim harcamalarında önemli bir değişiklik meydana getiren gelir. Örn. Milli piyango çekilişinden çıkabilecek bir ikramiye, işletmelerce çalışanlarına verilen ikramiyeler vb. gibi.
  • arkadaşlık
    Çocuk veya erişkinlerde, akrabalık veya hısımlık bağı olmadan gerçekleşen karşılıklı gönüllü sorumluluğa dayalı ilişki tarzı. bkz. akrabalık, hısımlık, dünürlük.
  • arkaplan
    Bir , oluş veya fikrin görünürde açıkça fark edilmeyebilen ama onun oluşumunu kolaylaştıran veya bizzat hazırlayan unsurların tümü. Bir olay, olgu veya birikimin hazırlayıcısı konumundaki, veya bunların ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı işlev gören, geçmiş faktörler bütünü.
  • Arrow’un imkânsızlık teoremi
    1. Hem demokrasilerde uygun görülen bazı genel koşulların sağlandığı, hem de üç veya daha fazla alternatif arasında yapılan bireysel tercih sıralamalarını tam olarak bir sosyal tercih sıralamasına dönüştüren bir mekanizmanın olmadığını öngören teorem. 2. Grup kararlarının aynı anda rasyonel ve adil olamayacağı nedeniyle, hiçbir seçim sisteminin mükemmel olmadığını ileri süren önerme. Buna göre rasyonellik ve adilliğin beş koşulu vardır: a) Seçmen bütün alternatifleri uygun bir biçimde sıralayabilmelidir. b) Seçmen uygun alternatiflerden herhangi birini seçmekte tamamen özgür olmalıdır. c) Seçim sonuçları mümkün olan en çok sayıda insanı memnun etmeli ve mümkün olan en az sayıda insanı rahatsız etmelidir. d) Hiçbir seçmen, seçmen grubuna herhangi bir karar dikte edememelidir. e) Seçim sistemi başka alternatifler kümesi sunulduğunda veri alternatifler kümesinin sıralamasını muhafaza etmelidir. Arrow, imkansızlık teoremiyle, -mantıksal tutarsızlıklar nedeniyle- bu koşulların aynı anda birlikte gerçekleşmediğini göstermeye çalışmaktadır. Buna göre bütün seçmenler tutarlı tercihlerde bulunsalar bile, oy kullanma sonucunda yine de tutarsız sonuçlar ortaya çıkabilir. Bu durum şöyle bir örnek yardımıyla açıklanabilir: Çoğunluk tercihine göre kararların alındığı bir ekonomide, üç seçmenin A, B ve C olmak üzere üç ayrı politikaya yönelik tercihlerini ifade ettiklerini varsayalım. A, çevre kirliliğini öne çıkaran proje; B, işsizliği azaltmayı öngören proje; C de dış politikada itibarlılığı öngören birer proje olsun. Projelere yönelik olarak üç seçmenin tercih sıralaması da şöyle olsun: Ahmet A B C, Hasan B C A, Ayşe C A B. Diyelim ki, A politikası ile B politikası arasında bir seçim için oylamaya gidilsin. Bu durumda Ahmet ile Ayşe B’ye karşı A politikasını destekleyecekleri için A politikası kazanacaktır. Eğer B ve C politikaları oylandığı zaman bu sefer Ahmet ile Hasan B lehine oy kullanacağı için B politikası kazanacaktır. A ile B oylandığı zaman A kazanmaktadır. B ile C oylandığı zaman B kazanmaktadır. İktisadın en temel varsayımlarından olan tutarlılık ve geçişlilik ilkelerine göre A ile C arasında bir oylama yapıldığında A’nın kazanması gerekir. Bakalım burada ne olacaktır? A ile C oylandığı zaman Ahmet A lehine oy kullanırken, ikinci tercihi C olan Hasan ile ilk tercihi C olan Ayşe C politikası lehine oy kullanacak ve C politikası kazanacaktır. Burada açıkça görülmektedir ki, bireylerin kendileri için birinci, ikinci ve üçüncü tercihlerini net olarak tanımlıyor ve bu tercihlere göre tutarlı bir biçimde davranıyor olsalar da, bu tercih sonuçlarından tüm toplum için birinci, ikinci ve üçüncü tercih sıralamasına ulaşmak mümkün olmamaktadır. Örneğin eğer insanlar önce A ile B arasında ardından da C arasında bir seçim yapacak olurlarsa bu seçimde C kazanacaktır. Ama eğer sıralamayı değiştirip önce B ile C, ardından da buradan çıkacak sonuçla A arasında bir tercih yapmak durumunda kalınırsa, bu sefer A politikası kazanacaktır. Son olarak eğer insanlar önce A ile C arasında, ardından da B arasında bir tercih yapacak olurlarsa, bu sefer de B kazanacaktır. Bireysel düzeyde tercihlerde ve karar verirken kullanılan ölçütlerde hiçbir değişiklik olmadığı halde, oylanan politikaların sırası değiştirildiğinde toplumsal sonuçlar tamamen farklılaşmaktadır. Bu da seçim sonucu ortaya çıkan siyasi kararların seçmen tercihleri dışında başka faktörlere de bağlı olduğunu göstermektedir.
  • art zamancılık
    Daha kolay kavranmasını mümkün kılmak için, değişimin, doğrusal bir çizgide, düzenli aralıklara bölünerek kavranan saat-zamanına göre birbirinden önce ya da sonra gelecek biçimde, niceliksel zaman açısından birbirine öncelik-sonralık ilişkisi ile bağımlı olarak açıklanması.
  • art zamanlılık
    Niceliksel zaman içinde olayların birbirini izler biçimde dizilişi. bkz. eşzamanlılık.
  • artan oranlı vergi
    Müterakki vergi. Vergi tabanı arttıkça vergilendirme oranının da yükseldiği vergi türü. bkz. azalan oranlı vergi, vergi.
  • artı emek
  • artık değer
    Artı değer. 1. Bir ürünün toplam değerinin, o ürünün üretimini gerçekleştiren işçilere ödenmeyen bölümü. 2. Marksist teoride değerin, asıl sahibi olan emekçiye verilmeyen kısmı; üretimin değerinin emeğe geri ödenmeyen kısmı.
  • artık değer teorisi
    Çıktının tümüyle emeğin hakkı olduğunu, oysa bunun bir kısmına sermayeder tarafından el konulmak suretiyle emekçinin sömürüldüğünü ileri süren görüş. (K. Marks)
  • artık emek
    Artı emek. Karşılığı ödenmeyen emek. İşçinin, ücretini aldığı normal çalışma süresinin ötesine taşan ek-süre zarfında sarfettiği, karşılığı kendisine ödenmeyen emek. Marksist kurama göre, 'insanın insan tarafından sömürülmesi' temeline dayanan üretim biçimlerine özgü tarihsel bir kategori olan artık emek ya da artı emek, işgücünün maliyeti ile ürettiği ürün değeri arasındaki farka tekabül eden emeği belirtir.
  • artikülasyon
  • arz
    1. Sunum. Piyasaya getirilen mal miktarı. Bir malın üretim ve ithalatı toplamından stokların düşülmesiyle elde edilen, tüketime sunulan miktarı. 2. Belirli bir piyasada çeşitli fiyat düzeylerinde satıcıların bir maldan satmayı düşündükleri miktar. Bir malın çeşitli fiyat düzeylerine karşılık gelen arz miktarlarının belirlenerek söz konusu fiyat-miktar bileşimlerinin koordinat düzleminde birleştirilmesiyle elde edilen eğriye de arz eğrisi denir.
  • arz eğrisi
    bkz. arz.
  • arz esnekliği
    Arzın fiyat esnekliği. Belirli bir malın fiyatındaki yüzde 1’lik değişme karşısında söz konusu malın arz edilen miktarında meydana gelen yüzde değişme. Fiyat yüzde 1 arttığı zaman arz edilen miktar da yüzde 1 artarsa o malın arzı birim esnek; 1'den fazla artarsa esnek; 1'den az artarsa katı olarak nitelenir. bkz. esneklik, talep esnekliği, gelir esnekliği.
  • arz yanlı iktisat
    Keynesyen teorinin toplam talep üzerine çok fazla ağırlık vermesine bir tepki olarak doğan ve temel amacı hızlı ekonomik büyüme ile düşük enflasyonu bir arada gerçekleştirmek olan iktisat ekolü. Buna göre iktisadi sorunların çözümünde anahtar mesele, arzı artırmaktır. Bu amaçla, vergi oranları temel politika aracı olmalı; bu oranlar tasarruf etme ve çalışma şevkini kıracak kadar yüksek olmamalı; sosyal güvenlik harcamaları da işgücünü tembelliğe özendirmeyecek bir düzeyde tutulmalıdır. Keynesyen okulun iddia ettiğinin aksine, asıl sorunun talep yetersizliği değil, arz yetersizliği olduğunu, bu nedenle vergileri düşürmek suretiyle arzı arttırmanın ekonomik sorunların çözümünde anahtar olduğunu ileri süren iktisat ekolü.