Ankara Sosyal Bilimler Vakfı
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Projelerimiz
  • Etkinlikler
    • Sosyal Bilim Söyleşileri (Çevrimiçi)
    • Bir Konu Bir Konuk (Çevrimiçi)
    • Tarihe Tanıklık (Çevrimiçi)
    • Dünya’dan Bakış (Çevrimiçi)
    • Düşünce Platformu
    • Yayınlarımız
    • Kitaplar
    • Okuma Önerileri
    • Sosyal Bilim Öğretim Mimarisi Projesi
  • Sosyal Bilimler Sözlüğü
    • Sözlük Dizini
    • Sözlük Hakkında
  • İletişim
  • Türkçe
    • English
  • Menu Menu
  • X
  • Youtube
  • Instagram
TÜMÜ0-9ABCÇDEFGHİIJKLMNOÖPQRSŞTUÜVWXYZ
  • <<
  • 1
  • (...)
  • 66
  • 67
  • 68
  • 69
  • 70
  • 71
  • 72
  • 73
  • 74
  • 75
  • 76
  • 77
  • 78
  • (...)
  • 201
  • >>
  • genel irade
    Bir toplumda yaşayan insanların tek tek isteklerini aşan, birlikte yaşamanın getirdiği ortak bilincin bir sonucu olarak ortak çıkan ve beklentileri sembolize eden güç.
  • genel seçim
    bkz. seçim.
  • genelleme
    1. Tek tek bireyler ya da bireysel olaylarda bulunan özelliklerin tüm bireyler yahut bireylerin toplamından oluşan küme için de geçerli olduğunun kabul edilmesi. 2. Bir organizmanın, şartlandığı durumlara benzeyen durumlara da benzer tepkiler göstermesi.
  • genetik determinizm
    Biyolojik olarak sahip olunan gen özellikleri ile çevre koşullarının canlının duygusal ve davranışsal farklılaşmasını ortaya çıkardığını savunan yaklaşım. bkz. determinizm, kültürel determinizm.
  • genetik epistemoloji
    Bilginin insanın biyolojik gelişimine paralel olarak içinde bulunduğu ortam ile karşılıklı etkileşiminin bir sonucu olarak oluştuğunu savunan, bilgiyi gelişimsel terminoloji ile açıklamaya çalışan epistemoloji anlayışı.
  • geniş aile
    bkz. aile.
  • genom
    Bir canlının doğumdan ölüme kadar gelişiminin bilgilerini saklayan genetik kodların tümü.
  • genörgüt
    bkz. bürokrasi.
  • genotip
    Bir canlı türünün biyolojik özelliklerinin bir sonraki nesle aktarılmasını sağlayan en küçük birim.
  • gens
    İktisadi kaynaklar ile siyasal iktidarın paylaşımının henüz hiyerarşik ve otoriter bir nitelik kazanmadığı, üyelerinin her konuda eşit olduğu, kandaşlık bağıyla birbirlerine bağlı insan topluluğu. (L.H. Morgan) bkz. askeri demokrasi, aşiret, barbarlık.
  • gensoru
    Parlamenter sistemde yasamanın yürütmeyi denetleme yollarından birisi olarak, millet meclisinde bakanlar kurulunun genel politikasının veya bir bakanın bakanlığı ile ilgili işlerden dolayı siyasi sorumluluğunun tartışıldığı, güven oylamasıyla sonuçlanan genel görüşme. bkz. güvenoyu.
  • gerçek
    1. Hayali, zihinsel, varsayımsal ya da muhtemel olanın zıddı olarak, somut biçimde var olan, reel. 2. Reel. İktisatta nominal ya da parasal karşıtı olarak, fiyat artışlarından arındırılmış olan. Örn. Reel ücret, reel gelir, reel GSMH. bkz. nominal.
  • gerçek likidite
    bkz. likidite.
  • gerçekçi olmayan iyimserlik
    İnsanın başkalarına göre olumlu olayları daha çok, olumsuz olayları daha az tecrübe edeceğine inanma eğilimi. bkz. olumlu yanılgılar, gerçekçi olmayan kötümserlik.
  • gerçekçi olmayan kötümserlik
    İnsanın başkalarına göre olumsuz olayları daha çok, olumlu olayları daha az tecrübe edeceğine inanma eğilimi. bkz. gerçekçi olmayan iyimserlik.
  • gerçekçilik
    1. Realizm. Bilgi öznesinin zihinsel tasavvurlarından bağımsız olarak, bir nesneler dünyasının var olduğunu ve bu dünyanın, insanın sahip olduğu bilgi edinme araç ve yöntemleriyle bilinebileceğini savunan görüş. 2. Zihinsel veya hayali olanı değil, algılanabilir ya da gözlemlenebilir olanı, somut koşulları dikkate alma ve ona göre davranma; olguları kuramlara tercih etme. bkz. deneycilik, gerçeküstücülük.
  • gerçeklik
    Realite. Varoluş dünyası. Gerçekten var olma. Zihinsel bir tasarı veya zihinsel bir yaratma ürünü olmayıp, zihnin dışında, onun bilip bilmemesine bağlı olmaksızın mevcut olma durumu. Kişiden kişiye değişmeyen, değer yargılarına bağlı olmayan gerçekliğe nesnel gerçeklik veya objektif realite; değer yargılarına bağlı olması nedeniyle farklı kişilerce değişik biçimde algılanabilen gerçekliğe de öznel gerçeklik ya da subjektif realite denir. bkz. mutlak gerçeklik, göreli gerçeklik, olgusal gerçeklik, potansiyel gerçeklik, metafizik gerçeklik, fiziksel gerçeklik.
  • gerçeklik ilkesi
    İçbenin isteklerinin karşılanmasında fiziksel ve sosyal koşulların dikkate alınması. (S. Freud) bkz. haz ilkesi.
  • gerçeklik yargısı
    Gerçekliğin algılanması, kavranması, kavramsallaştırılması ve yorumlanmasında, bir şeyin gerçekliğinin bulunup bulunmadığının tespitinde kullanılan doğru-yanlış ya da gerçek-yalan nitelemesi ile ifade edilen yargı. bkz. estetik yargısı.
  • gerçeküstücülük
    Sürrealizm. İnsanın gerçekliğini ancak, siyasal, sosyal, ahlâkî veya estetik bir kaygı taşımadan, düşüncenin tamamen özgürleştirilerek insan zihninin engelleyici mekanizmalardan arındırılması sonucu üretilecek düşünsel ve sanatsal ürünlerin yansıtabileceğini savunan, 20. yüzyılın ikinci çeyreğinde, daha çok sanat ve edebiyat alanında etkili olmuş olan akım. bkz. gerçekçilik.
  • <<
  • 1
  • (...)
  • 66
  • 67
  • 68
  • 69
  • 70
  • 71
  • 72
  • 73
  • 74
  • 75
  • 76
  • 77
  • 78
  • (...)
  • 201
  • >>
Sayfanın başına dön